23 Mart 2018 Cuma

Savaş Günlükleri, Galaezzo Ciano, Bir Kitap Bin İnsan


Hitler ve Mussolini'nin yok etmek istediği kitap 'Savaş Günlükleri' yazarı Galeazzo Ciano Mussolini'nin damadı.

Bu kitap Mussolininin damadı olarak bilinen ve Mussolini'ye çok yakın bir isim olan Galeazzo Ciano'nun 'Savaş Günlükleri' kitabı. Ciano Mussolini'nin kızı Edda ile evlidir. Edda'nın gönül ilişkileride karışıktır. 1946'da sürgüne gönderildiği Tiren kasabasına ait Lipari adasında bir komünistte aşık olmuştur. Faşist bir baba, faşist bir koca sonra komünist bir sevgili... Edda'nın gönül ilişkilerini bırakıp damat Ciano'ya ve kitabına dönelim. Kitap Ciano'nun 2. Dünya savaşına şekil veren, yönlendiren pek çok önemli isimle yaptığı görüşmeler ve bu görüşmelere dair düşünceleri ve anılarından oluşmaktadır. Almanlar ve Mussolini bu günlükleri yok etmek için çok çaba sarfetmelerine rağmen eşi Edda bu günlükleri İsviçre'ye kaçırarak yayımlanmasını sağlamıştır. 2 Dünya savaşından sonra savaş suçlularını cezalandırmak üzere Nürnberg mahkemelerinin kurulduğunu biliyorsunuzdur. Bu günlükler bu mahkemeye savaş döneminde Almaya'nın dışişleri bakanı olan Joachim von Ribbentrop alehine delil olarak sunulmuştur. Kitap, savaşın arka planında yapılan paylaşımları örneğin Hırvatistan üzerindeki planlar, İtalya'nın hazırlıksız olarak bu savaşa sokulduğunu, Arnavutluk'un nasıl işgal edildiğine. Mussoloni'nin kamuoyunda kendisine karşı yapılan eleştirilere kulak asmadığına dair daha pek çok konuda tarihi bir kanıt niteliğinde. 'Biz sadece Almanlara karşı fazla sadık kalmakla suçluyuz' diyen Ciano almanya'nın İtalya'yı kandırdığını itiraf ediyor. Ayrıca Ciano Belçika'ya, Almanların ülkelerini istila edeceğine dair belgeleri sızdırıyor. Daha önemlisi Ciano'nun Pearl Harbor baskınından dört gün önce Almanya ve İtalya hükümetini bilgilendirmesi. Kitabın Türkiye açısından da ayrı bir önemi var. İtalya'nın Türkiye üzerine yaptığı planlar ve Mussolini'nin Türkiye'ye yönelik tutumundan da bahsetmektedir.
Medeniyeti şiddet yoluyla kana bulayarak yok etmek amacıyla sahneye çıkan faşist liderlerin veya yöneticilerinin iç yüzlerinin deşifre edildiği bir kitap.
Kitapta Atatürk ve İnönü ile ilgili kısmlarda mevcut. Örneğin; '31 Aralık 1939: Türk Büyükelçisi geldi! Bilmem kaçıncı kez Ankara'ya davet etti. Halbuki ben 1936'dan başlayarak 1938'in yazına kadar Ankara'ya gidip Kemal'le görüşmek istediğimi bildirmiştim, hem Büyükelçiye hemde Ankara'daki büyükelçimiz kanalıyla Türk Dışişleri Bakanlığı'na. Doğru dürüst cevap alamamıştım bir türlü. Sonra, Türk Büyükelçiliği'nde çalısan bir adamımızın çalarak getirdiği telgrafları okudum. Kemal, bizden de Hitler'den de nefret ediyormuş meğer! Hani 1937'de bazı CHP'li milletvekilleri ziyarete gelmişti ya? İçlerinden, Mussolini hayranı, Şükrü Kaya adında bir milletvekili, bir rapor yazmış, bizim Faşist Konsey gibi bir kurulun kendi meclislerinin çıkaracağı kanunları denetlemesini önermiş. İsmet de bu raporu imzalayarak Kemal'e vermiş. Kemal küplere binmiş ve İsmet'i görevden almış. "Çok yorulduğu için kendine sunulan raporları bile okuyamayacak kadar beyin yorgunluğuda' görevden alma gerekçesiymiş. Çünkü İsmet'e bu raporu sorduğunda, İsmet çok yorgun olduğu için raporu okumadan imzaladığını söylemiş.
Şimdi İsmet başta, Bizimle dost olmak istiyor Türkiye. Hele biraz daha beklesinler ...
Kitapta yer alan başka bir dipnot ise şöyle;
28 Temmuz 1939: Alman dışişleri bakanı Ribbentrop Türkiye'ye yüz vermezsek İngiliz'lerle kol kola girebileceğini söyledi. Kemal, sağlığında, İngiliz desteğiyle Balkanlar'da at oynatmak istiyordu. Yunan ve Bulgar sınırına asker bile yığmıştı. İsmet böyle bir şeye hayatta kalkışamaz tabi. Ante Markovic, (Yugoslavya Krallığı başbakanı 1939-1941) telaşlanmış; yüzyılların Türkler geliyor korkusu adamın ruhuna işlemiş. Balkan ülkelerini Türkiye'ye karşı kışkırtmayı düşündümse de vazgeçtim. Kemal'den Sonra Türkiye'nin pek bir anlamı kalmadı Balkanlar'da. Hitler'de, Ribbentrop'a aynı şeyi söylemiş "Kemal olsa Türkiye'yle yakından ilgilenmemiz gerekirdi ... O Öldükten sonra, ONUN çapında kimse yok Ankara'da." Ayrıca İsmet kendine Milli sef dedirtiyor, Hitler'in "Führer" Mussolini'nin de"lider"dedirtmesi gibi. Partiside faşizme son derece yatkın artık; her ne kadar içlerindeki Kemal taraftarlarından çatlak sesler çıksada arada bir.
Çarpıcı detaylar bunlar. Bir örnek daha vermek istiyorum.
Eylül 1939 11: İngiliz Büyükelçisi Percy Loraine geldi. Önce Lloyd George'un aleyhimize yazdığı yazı için özür diledi. Bu arada Türklerle de konuşmuşlar; Balkanlar'dan uzak durmalarını, İtalya ne derse onu yapmalarını önermişler. Ankara Kemal'den sonra, Türkiye'nin var olan sınırları dışında hiçbir ülkeyle ilgilenmediğini açık açık söylemiş ... Ne Balkanlar'da ne de Ortadoğu'da.
İlginç ve mutlaka okunmalı.

Faşistmin doğduğu topraklardan dünyaya hediye edilen ibret verici bir kitap. Mussolini ve Hitler yani Naziler kitabı yok etmek için çok mücadele veriyor ama başaramıyor. Kızı Edda yani Ciano'nun eşi kocasının anılarını müttefiklere verek basılmasına yardım ediyor. Kim bilir belkide kocası Ciano'nun öldürülme emrini veren babası Mussolini'den bu şekilde intikam almıştır. Evet damadı, kızının kocası, torunlarının babası Ciano'nun öldürülme emrini Mussolini vermiştir. 1943 yılında Dino Grandi, Yüksek Faşist Konseyine Mussolini'nin görevden alınmasına dair bir öneri sundu. 19'a oya karşılık 7 oy sonucunda Mussolini Kral 3. Vittoria Emanuele tarafından görevden alınarak tutuklandı. Görevden alınmasına dair evet oyu kullananlardan bir ise damadı ve güvenilir adamlarından biri olan Galeazzo Ciano'dur. Almanlar İtalya'yı işgal edip Mussolini'yi serbet bıraktı. Ciano yakalanıp Musolloni'nin adamlarına teslim edildi. Yargılandı ve vatana ihanet suçundan 11 Ocak 1944'de İtalyanın güzel şehri Verona'da sandalyeye bağlandı ve kurşunlandı. Mussolini'nin biricik kızı Edda dul, üç torunuda yetim kaldı. Katil baba, katil dede...


Hep kan, hep ihanet, hep korku... İnsanlar neden kendilerine ve sevdiklerine cehennemi yaşatırlar ki...

14 Mart 2018 Heidelberg

21 Mart 2018 Çarşamba

Turkologie Forschung in Deutschland/Almanya'daki Türkoloji Çalışmalarının Tarihi

'Almanya'daki Türkoloji Çalışmalarının Tarihi' üzerine hazırladığım makalem. Dergipark indeksinde...

Turkologie Forschung in Deutschland

Über die Turkologie wurden Anfang des 16. Jahrhundert erstmals in Deutschland
berichtet.
Erste Studien über die Turkologie wurden an der Universität Heidelberg von Johannes
Leunclavius (1541-1594) begonnen, dieser war ein Schüler des Historikers Wilhelm
Holzmann.
Johannes Leunclavius 1584 reiste mit dem Diplomaten Heinrich von Lichtenstein nach
Istanbul. Während seines Aufenthaltes lernte er die Türkische Sprache. Nach seiner Rückkehr
nach Deutschland im Jahre 1588 schrieb er auf Lateinischer Sprache sein Buch 'Annales
Sultanorum Othmanidarum a Turcis sua lingua scripti' dieses wurde 1596 in Frankfurt
veröffentlicht.
Die ersten Forschungsarbeiten über die Türken in Deutschland wurden durch
Leunclavius geschrieben und veröffentlicht.
Jedoch als einer der bekanntesten ersten Turkologen in Deutschland wurde
Hieronymus Megister (1554-1619) mit seinen wichtigsten Vorarbeiten zu Turkologie Studien
bekannt.
Die erste grammatische Arbeit zu der Turkologie wurde 1612 in Leipzig von
Hieronymus Megiser auf Lateinisch geschrieben 'Institutionum linguae turcicae libri quator.
Quorum I. Continet Partem Isagoges Grammaticae Turcicae Priorem, de orthographia
TurcArabica. II. Verò Isagoges Grammaticae Turcicae Partem Posteriorem, de Etymologia
Turcorum. III. Complectitur diversa linguae Turcicae Exercitia, et duas Proverbiorum
Turcicorum Centurias. IV. Dictionarium est Latino-Turcicum et viciβim Turcico-Latinum'
Einer der wichtigen Namen in Deutschland über die Turkologie Forschung ist
Heinrich Julius von Klapproth (1783-1835).
Klapproth´s großes Interesse galt der Sprache, Geschichte und Geographie von
Sibirien sowie dem Kaukasus. Seine Forschung war über die türkische, chinesische,
georgische, armenische und den mongolischen Sprachen.
Über seine Forschungsarbeit schrieb er das Buch 'Reise in den Kaukasus und nach
Georgien in den Jahren 1807 und 1808, I-II, Halle-Berlin, 1812-1814'.
Klapproth beschäftigte sich auch mit Tschouvaches, sein Ergebnis war es, das
Tschouvaches eine türkische Sprache war, er schrieb das Buch “Comparasion de la langue des Tschouvaches avec les idimes turks”, JA, 1828,
In Deutschland wird die Turkologie in vielen Bücher und Artikel beschrieben.
Einige davon sind hier aufgeführt:.
 Hans Joachim KİSSLİNG : “Das Institut für Geschichte und Kultur des Nahen
Orients und Turkologie an der Universität München”,ZDMG, 1954
 P.-Kellner KAPPERT , B.-WURM, H.:”Dissertationen zur Geschichte und
Kultur des osmanischen Reiches angenommenan deutschen, österreichischen
und schweizerischen Universitäten seit 1945”, DerIslam , 49, 1972
 DOERFER, G.:”O sostojaniitjurkologii v Federativnoj Respublika
Germanii”,ST 1974,
 Barbara FLEMMİNG : “Neuere wissenschaftliche Arbeiten und
Forschungsvorhabenzur Sprache, Geschichte und Kultur der vorosmanischen
Türkei in der Bundesrepublik Deutschland seit 1968”,Turcica, 5, 1975,
 Hans Georg MAJER, :“Arbeitsschwerpunkte der deutschen Osmanistik”,
Südosteuropa und Südosteuropa-Forschung. Symposion des SüdosteuropaArbeitskreises
der Deutschen Forschungsgemeinschaft in West-Berlin wom 17-19.
Oktober 1975
 S. KLEİNMİCHEL : “Sovremennoe Sostojanie tjurkologii veGermanskoj...”,ST,
1976,
 Hersg. Klaus Detlev Grothusen, Hamburh, 1976
 AZAİ, G.: “Turkologische Studien in Berlin”,Materialia Turcica, 4, 1978
 Hans Georg MAJER: ”Die zentren der DeutschenOrientalistik”,Prilozi za
orijentalnu filologiju1978-1979,
 Hermann: “Das Studium der Turkologie an den Hochschulen der
BundesrepublikDeutschland”, Materialia Turcica Band 4-1978, 1980,
 GermanoTurcica, Bamberg, 1987.
 RÖHRBORN, Klaus: “Orientalistik an der Giessener Universität von 1833 bis
1989”, Kaškul, Festschrift zum 25. Jahrestag der wieder begründung des Instituts
für Orientalistik an der Justus-Liebig-Universität Giessen Otto Harrasowitz
59Wiesbaden, 1989,
 SCHAUM , Wilfried: “Bibliographie des Instituts fürOrientalistik 1964-1989”,
 KELLNER-HEİNKELE, Barbara: “Das FrankfurterOrient-Institut und die
türkischen Studien”, Türkische Sprachen und Literaturen. Materialien der ersten deutschen Turkologen-Konferenz, Wiesbaden, 1991
 KREİSER, Klaus: “Bibliographie derdeutschen Turkologie (1975-1993)”,
Turcica, XXVI, 1994,
 Hans Georg MAJER:”Das Münchener Institut: Tradition und Perspektiven”,
Turkologie heute-Traditionund Perspektive/Materialien der dritten Deutschen
Turkologen-Konferenz, Leipzig, 4-7. Oktober 1994
 JensPeter -Peter ZİEME:Turkologie in Deutschland, Österreich und der Schweiz,
Ein Namen- und Adressenverzeichnis, Berlin-Freiburg, 1997;
 Milan ADAMOVIĆ, Das türkische des 16. Jahrhunderts, Nach den
Aufzeichnungen des Florentiners Filippo Argenti (1533), Göttingen, 2001.
 Heidi Stein ise, “Zur Geschichte türkischer Studien in Leipzig (von 1612 bis ins
20. Jahrhundert)”
An vielen Universitäten in Deutschland sind Fächer und Lehren zu der Turkologie
aufgeführt:
Zu diesen Universitäten gehören :
Bamberg, Essen, Freiburg, Giessen, Hamburg, Heidelberg, Karlsruhe, Münih,
Göttingen, Mainz, Saarbrücken, Berlin und Tübingen.
Die Universität Bamberg und München haben in der Turkologie als Schwerpunkt, die
türkische Sprache, die türkische Geschichte und die türkische Kultur.
Die Universitäten Berlin, Frankfurt, Göttingen und Mainz haben ihre Schwerpunkte
in den Türkischen Sprachen.
Die Universität Hamburg hat ihre Schwerpunkte in der Türkischen Sprache und in der
Türkischen Literatur.
Die Berlin-Brandenburgische Akademie der Wissenschaften(BBAW),
Turfanforschung) hat ihre Schwerpunkte in der alten türkischen Sprache UİGUREN .
Im Rahmen ihrer Islamforschung hat die Universität Heidelberg auch Studien über die
Turkologie durchgeführt.
Halil Fehmi Dağ /Almanya



http://dergipark.gov.tr/download/article-file/418454